Birleşmiş Milletler (BM) tarafından atanan beş bağımsız insan hakları uzmanı, insan hakları savunucularını sindirmek için terörle mücadele yasalarını kullanmaya son vermesi, kıdemli tıp doktoru ve işkenceyle mücadele uzmanı olan Dr. Şebnem Korur Fincancı’yı serbest bırakması için Türkiye’ye çağrıda bulundu.
Dr. Fincancı ve Türkiye’deki sivil toplum aktörlerini sahte gerekçelerle taciz etmek, tutuklamak, gözaltına almak ve mahkum etmek için terörle mücadele mevzuatının ve diğer cezai hükümlerin kullanıldığı birçok vakayı belirledikleri uzmanlar tarafından açıklandı.
1999 yılında kaleme alınmış olan İstanbul Protokolü bir kılavuz niteliğinde olup, 2000 yılında Birleşmiş Milletler Belgesi olarak kabul edilmiştir. İşkencenin tanımını yapan ve belgelenmesi için BM tarafından onaylanan ilk uluslararası kılavuz olarak bilinir.
İşkence vakalarının soruşturulması ve belgelenmesine dair Birleşmiş Milletler referans standartlarının geliştirilmesine yardımcı olan Dr. Fincancı 26 Ekim 2022 tarihinde nedeni belirsiz bir gerekçe ile tutuklandı.
Gözaltına alınmasının, iddia edilen kimyasal silah kullanımı ve buna ilişkin Türk ordusunun karıştığı ölümler hakkında kamuoyu önünde soruşturma çağrısında bulunmasına misilleme olarak yapıldığına inanılıyor.
Dr. Fincancı’nın tutuklanması, insan hakları savunucularını ve kuruluşlarını itibarsızlaştırmak, hayati insan hakları ve tıbbi çalışmalarını kesintiye uğratmak için terörle mücadele yasalarını bilinçli bir şekilde uygulama modelinin bir uzantısı olarak görülüyor.
Özgürlüklerin baltalanması
İnsan Hakları Konseyi tarafından atanan Özel Raportörlere göre, bu tür saldırılar güvenli sivil alanı daraltmayı, hukukun üstünlüğünü baltalamayı, temel özgürlüklere ve demokratik değerlere tecavüz etmeyi amaçlıyor.
İnsan hakları savunucularının ve tıp doktorlarının doğruyu söyleme haklarının korunması gerektiğini hatırlatan bağımsız uzmanlar, insan hakları ihlallerini ortaya çıkarmanın ‘’demokratik toplumların temel taşlarından biri’’ olduğunu, ifade ve örgütlenme özgürlüğü haklarının kullanılmasının ‘’uluslararası insan hakları hukuku kapsamında korunan haklar’’ olduğunu vurguladı.
Türkiye’ye Çağrı
Özel Raportörler, Dr. Fincancı ile birlikte siyasi amaçlarla gözaltına alınan diğer sivil toplum savunucularının ‘’derhal ve koşulsuz olarak’’ serbest bırakılması çağrısında bulundu.
Ayrıca, sivil toplum aktörlerinin temel güvencelere erişimi ile birlikte hem tutuklu hem de özgür durumdayken zihinsel ve fiziksel bütünlüğünün korumasını savundular.
Türkiye, 1988 yılından bu yana ‘’BM İşkence ve Diğer İnsanlık Dışı ve Onur Kırıcı Davranış veya Cezaya Karşı Sözleşme’’nin tarafında yer almaktadır. Anlaşmayı imzalayan taraf Devletler, işkence ve benzeri kötü muamele veya cezayı önlemek adına tüm tedbirleri almak ve ilgili suçları soruşturmak ve dava açmakla yükümlüdür.
Tutuklama, hapis tehditleri ve yargının sindirilmesi, uluslararası hukuku ihlal ederek psikolojik insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezaya varabilecek yüksek düzeyde sıkıntı ve endişeye neden olur.
Türkiye 2003 yılında, keyfi tutuklama veya tutuklamayı yasaklayan Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’ni onayladı.
BM bağımsız uzmanları, davaya ilişkin görüşlerini Türk Hükümeti’ne bildirmiş ve Dr. Fincancı’nın ruh ve beden bütünlüğünü korumak ve insan haklarını savunanların yargısal tacizine son vermek için ihtiyati tedbirlerin acilen alınmasını talep etmiştir.